11 Temmuz 2015 Cumartesi

Kekeme Çocuklar Korosu



Kitabın Adı: Kekeme Çocuklar Korosu
Yazarı: Tarık Tufan
Yayınevi: Birey Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 142

"Eğer hala nefes alıp verebiliyorsan, hayatta bir şeyleri değiştirebilme şansın var demektir."

"Siz bürokrasi kuyruklarının mutsuz kölelerisiniz."

"Geride kalanları beklemeliyiz doktor, düşenleri kaldırmak zorundayız. Banka mevduatlarına hasedilmiş umutlar ancak ihanettir. Biz varlığımızı armağan paketlerine koyanlarız. Düşünsenize, küçükken anlamadığımız yeminler savurup, varlığımızı varlığınıza, Türk varlığına armağan ettik. Ağabeylerimize, efendilerimize, vakıflara, derneklere sonra bütün kente."

"Ruhunuzu makineye kaptırmayın. Çocuklara dikkat edin, onları da kaptırmayın makinelere."

"Yaşama anlam katan tek şey Allah'ın (C.C.) var olduğu gerçeğidir."

"Sana kullanılmamış çocukluğumu bırakıyorum. Üstü kalsın."

"Eğer bir gün yolunuz bir üniversiteye düşerse... Beceriksiz adımlarla yürüyen bir kıza rastlarsanız. Sanki düşecekmiş gibi, sanki ayakları birbirine dolaşacakmış, bir yere takılacakmış gibi. Merdiven kollarını sıkı sıkıya tutuyorsa. Aceleyle yürüyorsa mesela. Kalkacak son vapura, son trene yetişecekmiş gibi hızlı atıyorsa adımlarını. Yere, toprağı incitecekmiş gibi basıyorsa, yer çatlayacakmış gibi ürkek atıyorsa adımlarını. Şaşkınsa bir masaldan şehre düşmüş gibi.

Eğer bir gün yolunuz bir üniversiteye düşerse... Utangaç bir kız yüzüyle karşılaşırsanız, başını yerden kaldırmıyorsa. Gözlerine hüzün düşmüşse. Karanlık değmişse bakışlarına. Gece gökyüzünü seyretmekten ay ışığının izi kalmışsa yüzünde. Gözlerinden yıldızlar dökülüyorsa mesela. Nereye baktığı anlaşılmıyorsa. Her şey gözlerinde kayboluyorsa. Kirpiklerine yakamozlar takılmışsa. Gözleri denize bakan bir balıkçının gözleri gibiyse.

Eğer bir gün yolunuz bir üniversiteye düşerse... Genç gürültülerin arasında sessiz bir kıza rastlarsanız, kalabalığın ortasında bir sükut yürüyorsa. Tam konuşacakken dudakları titriyorsa, saklaması gereken bir sırrı taşıyormuş gibi. Bir ortaçağ bilgesinin susuşu gibiyse sessizliği. Henüz evrenin yaratılmadığı zamanlardan kalma bir sükutsa mesela. Bir Hint hikayesinin tanrısal suskunluğu taşıyorsa.

Eğer bir gün yolunun bir üniversiteye düşerse... Saçlarını taramayı becerememiş bir kızla karşılaşıyorsanız. Konuşurken saçlarını savurmuyorsa. Sıkı sıkıya tokalarla yapıştırmışsa saçlarını. Uyumsuz kıyafetler varsa üzerinde. Yakıştıramamışsa giydiklerini. Güzelliğinden utanıyorsa mesela. Yaz sıcağında boğazlı bir kazak giymişse. Bir Pardösü giyip yün bir başlık takmışsa kafasına. Ya da modası geçmiş bir şapka takıyorsa. Ellerini sürekli başına götürüyorsa, saçlarını tıkıştırıyorsa şapkasından içeri. Ürkekse, bir başınaysa...

Bilin ki o kız, başörtülü bir kızdır.

Bilin ki, bir kez daha kaybetmişizdir."

"Şimdiki zamanı çalınmış bir kuşağın gelecek zaman kiplerinden merhamet dilenişi ortada olan."

"Okuma yazma bilmeyen kişi, peygamberin bildirdiği kitabı tartmakla, harflerin biçimi ya da resimlerin yaldızı üzerinde oyalanmakla, kitabın özünü sezemez, bu öz boş nesne değil, tanrısal bilgeliktir. Mumun özü de izler bırakan balmumu değil, ışıktır. (S. Exupery)"

"Hepimiz güvenceyi biriktirdiklerimizde ararken o ölümün ansızın gelişinin biriktirmeyi nasıl gülünç bir duruma soktuğunu anlatıyordu hal lisanıyla. Ölüm bu biriktirdiklerini beklemez diyordu kanaatkar bir edayla."

"Kimse kendi sesini, kendi kelimelerini kullanmıyor."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder